Sayı: 19, 20, 21, 22, Ekim, Kasım, Aralık 2003, Ocak 2004

İş Mevzuatındaki Değişikliklerin Kurumlarımıza Etkileri I. Giriş 26.5.2003 tarihinde TBMM’ce kabul edilerek 10.6.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu ile 1475 sayılı İş Kanunu yürürlükten kaldırılarak önemli bir “temel yasa” değişikliği gerçekleştirilmiştir. 5.7.2003 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu da konumuz açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca bu Kanunların uygulanma şeklini ve esaslarını düzenleyen ilgili Yönetmeliklerin de hem merkez teşkilâtı hem de yerel teşkilâtımız tarafından bilinmesi ve uygulamanın takip edilmesi, hükümlü, tutuklu ve eski hükümlülerin haklarının korunması ve geliştirilmesi açısından zorunludur. Aynı zamanda Genel Müdürlüğün gözetimi altında olan yetişkin ve çocukların da tahliye sonrasında hangi kurumların kendilerine nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda fikir sahibi olmaları, sistemi tanımaları ve haklarını bilmeleri yararlı olacaktır. Hükümlü ve tutukluların topluma kazandırılması süreci tahliye sonrası ile bağlantılı olarak düşünülmelidir. Kurum içinde verilen eğitimin kalitesi ne kadar iyi olursa olsun, dış dünya ile bağlantısı kurulamıyorsa amacına ulaşamayacaktır. Daha açık bir anlatımla kurum içindeki eğitimin başarısı tahliye sonrasında hükümlü ve tutukluya yapacağı katkıyla orantılıdır. Bu nedenle Genel Müdürlüğün gözetimi altında bulunan ve çalışması gereken yetişkin ve çocukların topluma kazandırılması süreci; kişinin istihdam öncesi eğitilmesi, tahliyesinden sonra işe yerleştirilmesi ve takip edilmesi şeklinde, üç aşamalı bir süreci gerektirmektedir. Merkezde Genel Müdürlük, taşrada ise Cumhuriyet başsavcılıkları ile kurum müdürlükleri kurum içi yaşantıyı, ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikler çerçevesinde yazılı ve sözlü emirleriyle düzenlemektedirler. Bir anlamda kurum içi yaşantıyı şekillendirmek büyük ölçüde Adalet Bakanlığının yetkisindedir. Ancak hükümlü ve tutukluların tahliye sonrasındaki yaşantıları konusunda aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Bu ortamı çok sayıda kurum ve kuruluş, uyum içinde ya da birbirlerinden habersiz bir şekilde düzenlemektedirler. Genel Müdürlüğün ve yerel teşkilâtın, iş hayatının gereklerini ve ihtiyaçlarını, konuyla kuruluş kanunları gereği aslî olarak ilgilenen kurumlar kadar bilmesi ve bu alanda etkili olması beklenemez. İşte bu noktada son birkaç ayda yapılan mevzuat değişiklikleri ile merkezde ve yerel düzeyde oluşturulan kurullar önem taşımaktadır. Bu şekilde hükümlü ve tutukluların tahliye olduktan sonra cezaevi dışındaki yaşamlarını etkileyen kurumların desteklerinin artarak sağlanması mümkün olacaktır. Şimdiye kadar gerek resmî ve gerekse özel kurumlar arasındaki yardımlaşmanın gerçekleştirilmesi yapılan protokollerle bir ölçüde sağlanmaya çalışılmıştı. Türkiye İş Kurumu, Millî Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile yapılan iş birliği protokolleri bu çalışmaların güzel örneklerinden birkaç tanesidir. Ancak getirilen yeni düzenlemelerle oluşturulan kurullar bu iş birliği sürecinin özellikle yerel düzeyde kurumsallaşması açısından çok yararlı olacaktır. Yaptığımız kısa girişten de anlaşılacağı üzere son birkaç ayda iş mevzuatında yapılan değişiklikleri konu alan bu yazı dizisinin üç temel amacı vardır: 1- Mevzuata yeni giren ve cezaevlerini ilgilendiren kavram ve kurumların açıklanarak tanıtılması, 2- Oluşturulan kurullardan kurumlarımızın olabildiğince yararlanabilmesi için ne tür çalışmalar yapılabileceği konusunda uygulamacılara fikir verilmesi, 3- Kurumlarımızı ilgilendiren ve değiştirilen diğer konularda ilgililerin bilgilendirilmesi, II. Türkiye İş Kurumu Kanunu ve İlgili Mevzuatının Etkileri Türkiye İş Kurumu Kanunu ile istihdamın korunmasına, geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve işsizlik sigortası hizmetlerini yürütmek üzere Türkiye İş Kurumu kurulmuştur (m1, I). Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bağlı kuruluşu olup, özel hukuk hükümlerine tâbi, tüzel kişiliği haiz, idarî ve malî bakımdan özerk bir kamu kuruluşudur (m. 1, III). Kanunun 4’üncü maddesine göre Kurumun bir organı olan Genel Kurulun 5’inci maddede sayılan görevlerinden Adalet Bakanlığını ilgilendiren hükümleri şunlardır: a) Devletin ekonomik ve sosyal politikalarına uyumlu ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı olmak, uygulanan politikalarda dönem içindeki gelişmeleri değerlendirmek. b) İstihdamın korunmasına, geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve önerilerde bulunmak. 5’inci maddenin son fıkrasında da Genel Kurul kararlarının, Kurum ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların politika oluşturma ve uygulamalarında öncelikle dikkate alınacağı belirtilmiştir. Genel Kurulda Adalet Bakanlığının da Genel Müdür düzeyinde temsil edileceği öngörülmüştür. Dolayısıyla Ülkenin istihdam politikası belirlenirken eski hükümlülerin haklarının korunması, tanıtılması ve geliştirilmesi amacıyla Türkiye İş Kurumu Genel Kurulu önemli bir platform olarak kullanılabilir. Merkezde oluşturulan ve iki yılda bir toplanması öngörülen Genel Kurulun yanı sıra yerel düzeyde de katılımı sağlamak için yılda bir defa toplanması öngörülen ve Türkiye İş Kurumunun bir organı olan İl İstihdam Kurulları oluşturulmuştur (m 13). Geçen sayıda, kurumlarımızda verilen eğitimin mutlaka tahliye sonrası ile bağlantı kurularak düzenlenmesi gerektiğini, bu nedenle Genel Müdürlüğümüz dışındaki kurum ve kuruluşlarla yakın bir iş birliğinin kurulmasının önemli olduğunu, iş mevzuatındaki değişikliklerle oluşturulan kurulların özellikle yerel düzeydeki eşgüdümün kurumsallaşması ve yaygınlaşması açısından yararlı olacağını vurgulayarak, Türkiye İş Kurumunun bir organı olan Genel Kurulun görevleri ve eski hükümlü istihdamına katkıları konusunda açıklamalarda bulunmuştum. Bu sayıda ise, yazımın giriş bölümünde kısaca değindiğim İl İstihdam Kurulları üzerine açıklamalarda bulunarak 4857 sayılı İş Kanununun öngördüğü yeni sistem ile ilgili bilgiler vermeye çalışacağım. İl İstihdam Kurulları, illerde valinin başkanlığında, belediye başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü bulunan yerlerde bölge müdürü, il millî eğitim müdürü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu il müdürü, Gençlik ve Spor il müdürü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı il müdürü, Türkiye İş Kurumu il müdürü ve ilçe şube müdürleri, İl Ticaret ve/veya Sanayi Odası Başkanları, İl Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği başkanı, İl Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi başkanı, il organize sanayi bölgeleri müdürleri, ilde bulunan fakülte veya yüksek okullardan belirlenecek en fazla üç öğretim üyesi, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu tarafından belirlenecek bir temsilci, il mahalle ve köy muhtarlarından birer temsilci, valinin ilin istihdam yapısını dikkate alarak davet edeceği eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri ile diğer kurum ve kuruluş temsilcileri ve o ilde en çok üyeye sahip işçi ve işveren konfederasyonlarının birer temsilcisinden oluşur (m. 13,I). Görüldüğü üzere Türkiye İş Kurumunun yerel bir organı olan İl İstihdam Kurulu istihdamla ilgili her kesimin temsil edilebildiği bir meclis görünümündedir. Kanunda açıkça bu Kurula Cumhuriyet başsavcısı ve cezaevi 1’nci müdürünün katılacağı belirtilmemiş olmasına rağmen, maddede geçen “diğer kurum ve kuruluş temsilcileri” kapsamında bu kişilerin katılımlarının sağlanması Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğüyle varılan mutabakat sonucunda kabul edilerek, 19.9.2003 tarih ve 61287 sayılı genelge ile yerel teşkilâtımıza duyurulmuştur. Ülke genelinde eski hükümlü istihdam politikası oluşturulması ve projeler hazırlanabilmesi için Cumhuriyet başsavcılıklarımızdan gelen İl İstihdam Kurulu toplantı karar tutanakları Tahliye Sonrası Koruma Şube Müdürlüğü tarafından değerlendirilerek, Genel Müdürlüğümüzün eski hükümlü istihdamına ilişkin çalışmalarına katkı sağlamaktadır. İl İstihdam Kurulları her yıl Eylül ayı içinde olağan toplantısını yapar. Başkanın çağrısı üzerine de her zaman olağanüstü toplantı yapabilir. Kurulun sekreterya görevini Türkiye İş Kurumu il müdürlükleri yerine getirir. İl İstihdam Kurullarının görevleri şunlardır: a) İl düzeyinde istihdamı koruyucu, geliştirici ve işsizliği önleyici tedbirleri saptamak, b) İl istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı olmak, iş gücü yetiştirme etkinliklerini yönlendirmek üzere yerel düzeyde geçerli olacak ilke ve politikaları belirlemek, c) Kurum il müdürlüğü tarafından hazırlanan yıllık iş gücü eğitim plânlarını inceleyerek varsa gerekli değişiklikleri yapmak, d) Eğitim plânı uygulaması ile ilgili olarak yöredeki iş gücü yetiştirme ve istihdam etkinliklerini izleyip değerlendirmek. İl İstihdam Kurullarının görevleri incelendiğinde, hükümlü ve tutukluların, hem eğitimlerinde hem de tahliye sonrası işe yerleştirilmelerinde çok önemli işlevleri olduğu görülmektedir. Bu durumun farkında olan Cumhuriyet başsavcılarımız ve cezaevi 1’inci müdürlerimizin çoğu Kuruldaki toplantılarda hükümlü ve tutuklu eğitimi ile eski hükümlü istihdamına ilişkin önemli kararların alınmasını sağlamışlardır. Bu şekilde, toplumun cezaevlerine ve eski hükümlülere karşı olan bakış açısının daha olumlu bir hâle getirilmesi ve hükümlülerin topluma kazandırılması için İl İstihdam Kurulları, cezaevi yönetimleri tarafından önemli bir platform olarak kullanılmaya başlanmıştır.

III. İŞ KANUNU VE İLGİLİ MEVZUATININ ETKİLERİ

26.5.2003 tarihinde TBMM’ce kabul edilerek 10.6.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu ile eski hükümlülerin istihdamına ilişkin 1475 sayılı İş Kanunundaki sistemden farklı bir düzenleme öngörülmüştür. İş Kanununun 30’uncu maddesinin 1’inci fıkrasına göre, “İşverenler elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları iş yerlerinde her yılın Ocak ayı başından itibaren yürürlüğe girecek şekilde Bakanlar Kurulunca belirlenecek oranlarda özürlü ve eski hükümlü ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1’inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan terör mağduru işçiyi meslek, beden ve ruhî durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler. Bu kapsamda çalıştırılacak işçilerin toplam oranı yüzde altıdır.” 1475 sayılı İş Kanunu ile öngörülen ve yasal teminat altına alınan % 2’lik oran yerine, her yıl Bakanlar Kurulu tarafından iş yerlerinde çalıştırılacak eski hükümlü oranının belirlenmesi yöntemi benimsenmiştir. Ancak özürlüler için belirlenecek olan oran % 3’ten aşağı olamaz. Bakanlar Kurulunca belirlenecek oranların üstünde eski hükümlü çalıştıran işverenlerin, çalıştırdıkları her bir eski hükümlü için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre ödemeleri gereken işveren sigorta prim hisselerinin yüzde ellisini kendisi, yüzde ellisini Hazine öder (m. 30, IX). Bu şekilde kontenjan fazlası eski hükümlü çalıştıran işverenlerin ödedikleri sigorta primlerinin yarısı Hazine tarafından ödenerek iş yerleri eski hükümlü çalıştırmaya teşvik edilmiştir. Geçen iki sayıda, kurumlarımızda verilen eğitimin mutlaka tahliye sonrası ile bağlantı kurularak düzenlenmesi gerektiğini, iş mevzuatındaki değişikliklerle oluşturulan kurulların özellikle yerel düzeydeki eşgüdümün kurumsallaşması ve yaygınlaşması açısından yararlı olacağını vurgulayarak, Türkiye İş Kurumunun organları olan Genel Kurulun ve İl İstihdam Kurullarının görevleriyle ilgili açıklamalarda bulunarak, “İş Kanunu ve İlgili Mevzuatı” konusuna kısa bir giriş yapmıştım. Bu sayıda ise, geçen sayıda kısaca değindiğim “İş Kanunu ve İlgili Mevzuatı” ile getirilen düzenlemeler hakkında bilgi vermeye çalışacağım. A. 4857 sayılı İş Kanununa Göre Çıkarılan Yönetmeliklerle Eski Hükümlülerin İstihdamı Hakkında Tüzük Arasındaki İlişki 4857 sayılı İş Kanununun 119’uncu maddesine göre, “Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde çıkartılır.” Kanunun geçici 2’nci maddesinde ise, 1475 sayılı Kanuna göre hâlen yürürlükte bulunan tüzük ve yönetmeliklerin bu Kanun hükümlerine aykırı olmayan hükümlerinin, yeni yönetmelikler çıkarılıncaya kadar yürürlükte kalacağı belirtilmiştir. Dolasıyla eski hükümlülerin istihdamı konusu incelenirken, hem yeni çıkan yönetmeliklerin hem de henüz yönetmelikle düzenlenmemiş konularda “Eski Hükümlülerin İstihdamı Hakkında Tüzük” hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu noktada yönetmelik hükümlerinin normlar hiyerarşisi içinde daha üst bir konumda olan Tüzük hükümlerini ortadan kaldıramayacağı düşünülebilirse de Kanunda açıkça Tüzük hükümlerinin, yeni yönetmelikler çıkıncaya kadar yürürlükte kalacaklarının belirtildiği dikkate alınmalıdır. İş Kanunu ve ilgili mevzuatı açısından “eski hükümlü” kavramı çok büyük önem taşımaktadır. 1475 sayılı İş Kanunu gibi 4857 sayılı İş Kanunu da bu kavramı tanımlamadığı için konunun düzenlenmesi yönetmeliklere bırakılmıştır. 26 Eylül 2003 tarih ve 2541 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlü Ve Eski Hükümlü Çalıştırmayan İşverenlerden Kesilen Ceza Paralarını Kullanmaya Yetkili Komisyonun Kuruluşu ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin tanımlar başlıklı 4’üncü maddesine göre eski hükümlü: “Bu Yönetmelik kapsamında bir yıldan daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezadan veya Devlet memuru olmaya engel suçtan hüküm giyenleri, cezasını infaz kurumunda tamamlayanları, cezası tecil edilenleri, özel kanunlarda belirtilen şartlardan dolayı istihdam edilme olanağı bulunmayanlar ile ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklı bulunanları” ifade eder. Bu tanım, Eski Hükümlülerin İstihdamı Hakkında Tüzük’te belirtilen “eski hükümlü” tanımından farklı olarak ceza süresini altı aydan bir yıla çıkarmıştır. Bunun dışında eski hükümlü tanımında bir değişiklik yapılmadığı için konuyu açıklamak amacıyla çıkarılan 22.2.1999 tarih ve TSK/9-33 sayılı Genelgedeki bilgilerden faydalanılabilir. Eski hükümlülerin nitelikleri, çalıştırılabilecekleri işler, genel hükümler dışında bağlı olacakları özel şartlar, ücret şartları ve bunların işverenlerce işe alınma usul ve esasları konusunda henüz bir yönetmelik çıkarılmadığı için, bu konuları düzenleyen Eski Hükümlülerin İstihdamı Hakkında Tüzük’ün 4857 sayılı İş Kanununa aykırı olmayan hükümleri şu an için yürürlüktedir. B. Özürlü Ve Eski Hükümlü Çalıştırmayan İşverenlerden Kesilen Ceza Paralarını Kullanmaya Yetkili Komisyonun Kuruluşu ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 4857 sayılı İş Kanununun 30’uncu maddesinin son fıkrasına göre, “101’inci madde uyarınca tahsil edilecek para cezaları Türkiye İş Kurumu bütçesinin Maliye Bakanlığınca açılacak özel tertibine gelir kaydedilir. Bu hesapta toplanan paralar özürlü ve eski hükümlülerin meslekî rehabilitasyonu, kendi işini kurma ve bu gibi projelerde kullanılmak üzere Türkiye İş Kurumuna aktarılır. Toplanan paraların nerelere ve ne kadar verileceği Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ve en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların birer temsilcisinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanır. Komisyonun çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” Yukarıda açıkladığımız amaçla çıkarılan bu Yönetmelik, özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan işverenlerden veya işveren vekillerinden 4857 sayılı İş Kanununun 101’inci maddesi uyarınca kesilip Türkiye İş Kurumu bütçesinin Maliye Bakanlığınca açılacak özel tertibine gelir olarak kaydedilecek para cezalarının kullanımı hakkında karar vermeye yetkili komisyonun çalışma usul ve esaslarını düzenlemektedir. Yönetmeliğin 6’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına göre, “Komisyon uygulanması önerilen projeleri; amaç, gerçekleştirme süresi, … eski hükümlü sayıları,… istihdama katkısı bakımından inceler, mevcut para miktarını da dikkate alarak değerlendirir. İstihdam garantisi verilen proje önerileri tercih edilir.” Komisyon 31 Ekim 2003 tarihinde yaptığı ilk toplantısında Yönetmelikte belirtilen ölçütlere ek olarak “hükümlülerin meslek eğitimi ve meslekî rehabilitasyonu konularındaki projelerin, özellikle tahliye sonrası istihdamlarına katkı sağlaması, birden fazla kurum ve kuruluşla iş birliği yapılması, uluslararası fonlardan maddî destek almaya elverişli olması gibi özelliklerinin bulunması”nı tercih sebebi olarak kararlaştırmıştır. Dolayısıyla kurumlarımızın bu fondan yararlanmaları için belirtilen kıstaslara uygun projeler üretmeleri gerekmektedir. Bu konuda ihtiyaç duyulması hâlinde Genel Müdürlüğün Tahliye Sonrası Koruma Şube Müdürlüğü ile irtibata geçilerek katkı istenmesi de mümkün olabilir. Geçen üç sayıda, kurumlarımızda verilen eğitimin mutlaka tahliye sonrası ile bağlantı kurularak düzenlenmesi gerektiğini, iş mevzuatındaki değişikliklerle oluşturulan kurulların özellikle yerel düzeydeki eşgüdümün kurumsallaşması ve yaygınlaşması açısından yararlı olacağını belirtmiştim. Türkiye İş Kurumunun organları olan Genel Kurulun ve İl İstihdam Kurullarının görevleriyle ilgili açıklamalarda da bulunarak, “İş Kanunu ve İlgili Mevzuatı” konusunda bilgi vermeye çalıştım. Bu sayıda ise, genel bir değerlendirme yaparak yazı dizisini bitireceğim. Ancak iş mevzuatında yapılan değişikliklerin son halkasını oluşturan “Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağduru İstihdamı Hakkında Yönetmelik” ile ilgili çalışmalar hâlen devam etmekte olup, bu yönetmelik çıktığında ayrı bir yazı ile konuya ilişkin açıklamalarda bulunacağım. “Tahliye sonrası”, bize yol gösteren işaret fişeği, hükümlüler için girilen zorlu bir tünelin çıkışını gösteren ışık, personel açısından ise çalışma yönünü tayin eden bir pusuladır. Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse, “tahliye sonrası” hepimiz için “vizyon”dur. Bu nedenle hem merkez teşkilâtın hem de yerel teşkilâtın her kademesinde görev yapan personel ile hükümlü ve tutukluların bu vizyon çerçevesinde düşünmeleri, davranmaları ve kendilerini sürekli geliştirmeleri gereklidir. Bunun için de öncelikle konuyla ilgilenen herkeste “tahliye sonrası koruma ortak bilinci” oluşmalıdır. Bu çerçevede, cezaevinde yapılan bütün çalışmaların en temel ve nihaî hedefi tahliye sonrasında hükümlülerin topluma kazandırılmasıdır. Tahliye sonrasında hükümlünün topluma başarılı şekilde dönüşü, toplumla bütünleşmesi, yeniden suç işlememesi, kendisine, ailesine ve çevresine yararlı olması, cezaevlerinin var oluş sebeplerinden en önemlisidir. Bu nedenle tahliye sonrası koruma hizmetlerinin yeniden yapılandırılması, geliştirilmesi ve yerel teşkilâtımıza doğru derinleştirilmesi bir zorunluluktur. Özellikle yerel düzeyde oluşturulan kurulların işlevselleştirilmesi ve çalışmalarının etkinliği için merkez teşkilâtının şu an için üstlendiği görevlerin yerel teşkilâta yayılması gerekmektedir. İşte bu noktada bilgi kaynaklarına sahip olmak, ortak amaçlar etrafında birleşilen değerleri yükseltmek, etkili bir iletişim sağlamak, bilgileri paylaşmak ve geliştirmek büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla hazırladığım dört sayılık “İş Mevzuatındaki Değişikliklerin Kurumlarımıza Etkileri” isimli yazı dizisinin “tahliye sonrası koruma ortak bilinci”nin oluşmasına ve yerleşmesine yardımcı olması dileğiyle…