Eski ceza infaz sisteminde cezaevleri, suç işlemiş kişileri dört duvar arasında saklamaya yarayan mahaller olarak kabul edilmekteydi. Suçlu toplumdan soyutlanarak yalnız cezaya değil aynı zamanda unutulmaya da mahkum ediliyordu. Hükümlülere ne kadar az ilgi gösterilirse cezanın da o kadar etkili olacağı kanısı vardı.
Günümüzde geçerli olan modern infaz anlayışına göre ise cezaevi, suç işlemiş kişilerin topluma yeniden kazandırılması amacıyla eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin yapıldığı yerler olarak düşünülmektedir. Hükümlülerin insanlık onuruna yakışır asgari bir yaşam standartlarının olması çok önemlidir. Bu anlayışla yapılan cezaevlerinin geniş, ışığı ve havası bol, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine uygun mekânları olmasına özen gösterilmektedir.
Bir cezaevinin sadece fizikî şartlarının uygun olması da yeterli değildir. Hükümlünün sosyal, psikolojik, kültürel, maddî ve manevî varlığını geliştirmesine olanak tanıyan koşulların da sağlanması gerekir.
Bugün cezaevlerinde, okuma-yazma ve İlköğretimi bitirme kursları, meslekî eğitim, kültür dersleri, akademik eğitim, sosyal ve kültürel çalışmalar, kütüphane çalışmaları, psiko-sosyal hizmet çalışmaları gibi eğitim hizmetleri ile sportif faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Ayrıca Türkiye çapındakı 163 cezaevindeki işyurdu atölyelerinde hükümlüler hem meslek öğrenmekte hem de çalışarak gelir elde etmektedirler.
Cezaevinde yapılan eğitim ve iyileştirme faaliyetleri, hem hükümlülerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarını korumayı, hem de onları tahliye sonrası yaşama hazırlamayı amaçlamaktadır. Eski hükümlülerin, çalışıp gelir elde edebilecekleri bir iş bulmaları ve bu işlerde başarılı olmaları büyük ölçüde cezaevlerinde katıldıkları eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin başarısına bağlıdır. Eski hükümlülere tanınan yasal olanaklardan yararlanabilmek için de bazı vasıflara sahip olmaları gerekmektedir. Örneğin hükümlülerin işyerlerinde tanınan % 3’lük kontenjandan yararlanmak amacıyla sınavlara katılabilmeleri, ilköğretimi tamamlamış olma şartına bağlıdır. Bu nedenle cezaevi yaşamı, zamanın boşa geçirildiği bir süreç olmayıp, toplumla yeniden bütünleşmek için bir hazırlık dönemi olarak algılanmalıdır.
Eğitim ve iyileştirme faaliyetlerini düzenlemek konusunda cezaevi idarecilerine büyük görevler düşmektedir. Hükümlülerin de bu tür faaliyetlerin kendilerine sağlayacağı yararları dikkate alarak yapılacak çalışmalara daha aktif katılmaları ve istekli olmaları gerekir. Bu şekilde eğitim ve iyileştirme faaliyetleri, çağdaş infaz anlayışının amacına ulaşabilir.
“Sesleniş Gazetesi”nin bundan sonraki sayılarında da sizlerden gelen görüşlere değinerek eğitim ile ilgili bilgilerimizi paylaşmayı sürdüreceğiz.
Şimdilik hoşçakalın!