Geçen sayıda, “cezaevlerinin eğitim kurumları hâline dönüşmesi” idealine ilişkin açıklamalarda bulunarak, yetişkin eğitimi açısından önemli bir rehber niteliğinde olan, Avrupa Birliği Komisyonunun hazırlattığı “Yaşam Boyu Öğrenimin Kalite Göstergeleri Üzerine Rapor” isimli çalışma belgesi ile ilgili açıklamalarda bulunmuştum. Ayrıca “Yaşam Boyu Öğrenim” kavramının kalbinde insana “nasıl öğreneceğini öğrenmesi” imkânını sağlama ve onu cesaretlendirme düşüncesi olduğunu vurgulayarak, eğitim ve öğrenime ilişkin evrensel düzeydeki sorunları özetlemiştim. Bu bölümde ise, hükümlü ve tutuklular ile cezaevi personelinin eğitimine ilişkin düşüncelerime temel olmak üzere, Avrupa Birliği Komisyonunun yukarıda belirttiğim “Çalışma Belgesi” ekseninde; eğitim, yöntem ve sistemleriyle ilgili konulara değinmeyi gerekli görüyorum.
“Yaşam Boyu Öğrenimin Kalite Göstergeleri Üzerine Rapor”, eğitim sürecinin kişi merkezli olması gerektiği şeklindeki ilerici ve etkili eğitim ve öğretimin temel bir prensibini doğrulamaktadır. Ulusal veya bölgesel düzeyde olsun bütün eğitim sistemleri, “birey odaklı” bir anlayışı yansıtmalıdır. Yaşamın değişken olması nedeniyle ihtiyaçlar da zamanla değişmektedir. “Bilgi Çağı”, bu değişimin hızını her geçen gün daha da arttırmaktadır. Dolayısıyla eğitim sistemlerinin de bu hızlı değişime uygun olarak, bireyin değişen ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sürekli geliştirilmesi gerekmektedir. Geleneksel eğitim sistemlerine karşı dolaylı şekilde yapılan bu haklı eleştiri dikkate alınmalıdır.
Çalışma Belgesi’nin sayfalarının çoğunda vurgulanan “eğitim ve yetenek kazanma”, her şeyden önce ve ilk olarak “Bilgi Çağı”nın ihtiyaçlarını ve gereklerini karşılayacak olan eğiticilerin yetenek kazanmaları için uygulanmalıdır. “Yaşam Boyu Öğrenim” kapsamında görev alacak olan eğitici, öğretmen veya diğer kişilerin bir okul öğretmeni olmaktan öte görevleri olduğu kabul edilmektedir. Bu görevler, öğrenim gören veya eğitim alan kişinin yaşı, öğrenim ihtiyacının çeşidi ve zorluğu gibi çok sayıda faktöre göre değişebilmektedir. Öğretmen, eğitici veya eğitim veren diğer kişilerin geleneksel rol ve sorumluluklarının önündeki engel sadece yeni öğretim ve öğrenim teknikleri değildir. Aynı zamanda kişileri, karşılaştıkları zorluklar karşısında eğitime hazırlayarak motive etmek ve hoşgörü ile demokratik değerleri yükseltmektir.
“Çalışma Belgesi” bizi sadece değişen şartlara uyum sağlamaya değil, eğitim felsefemizi de değiştirmeye şiddetle ihtiyacımızın olduğunu belirtmekte ve önermektedir. Çeşitli öğrenim metodlarını tartışıp, değişik fikirleri araştırırken, çok ihtiyacımız olan düşünceleri ve yanıtları bu Rapor sayesinde daha kolay bulabiliriz.
Vurgulanması gereken diğer bir özellik; eğitilmiş bir toplum için çalışmanın, sadece bu işin görev ve sorumluluğu kendilerine yüklenen, Millî Eğitim Bakanlığı, eğitim yetkilileri, okullar ve öğretmenler gibi kişi ve kuruluşların vazifesi olduğuna ilişkin düşüncenin artık geçerli olmadığıdır. Eğitime destek olabilecek statüde bulunan her kişi ve kurumun insanların eğitimine talip olması “Çalışma Belgesi”nde tavsiye edilmektedir.
Metodun ve içeriğin, kültürel bakış açılarına ve yaşam tecrübelerine uygun olması hâlinde, bireylerin öğrenmeye istekli oldukları genellikle kabul edilmektedir. Sivil toplum kuruluşları da vatandaşları sadece belli bir konuda eğitmekle kalmayıp, aynı zamanda ulusal, bölgesel ve yerel kültürün bir parçası yapmaktadırlar. Onların yaşam tecrübeleri, öğrenenlerle aynı ya da benzerdir. Bu “Çalışma Belgesi”, insanların ihtiyaç hissettikleri konuları öğrenme istekleri olduğunu vurgulamakta ve motivasyonun eğitimin anahtarı olduğunu belirtmektedir. Sivil toplum örgütlerinin diğer faydalarının yanı sıra bu açıdan da “Yaşam Boyu Öğrenim’e önemli katkılar sağlayabileceği kabul edilmektedir. Bu nedenle çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan sivil toplum kuruluşlarına ön yargıyla ve şüphecilikle bakılmaması, eğitimle ilgili projelere dahil edilmesi, toplumun yararına olacaktır.
“Yaşam Boyu Öğrenim” Açısından Personel ile Hükümlü ve Tutuklu Eğitimi
“Yaşam Boyu Öğrenimin Kalite Göstergeleri Üzerine Rapor”da personel ile hükümlü ve tutuklu eğitimine değinilmemekle birlikte, çalışma, konuyla ilgili çok değerli temel ilkeler içermektedir. Yazı dizimizin bu bölümünde söz konusu “Çalışma Belgesi”nin personel ile hükümlü ve tutuklu eğitimine nasıl uygulanabileceği üzerinde duracağız.
Hükümlü ve tutuklular, özgürlükten mahrum bırakılmanın sonucunda kaybettikleri haklar dışında, diğer bütün insan haklarına sahip olmaya devam ederler. Eğitim hakkı, -istisnaları bulunsa da-, özgürlükten mahrum bırakılmanın doğal bir sonucu olarak kaybedilen haklar arasında yer almayıp, kurumun işleyişi içerisinde en çok gözetilmesi gereken haklar arasında yer alır. Bu nedenle cezaevlerindeki eğitim; hükümlü ve tutukluların, sosyal, ekonomik ve kültürel geçmişlerini de göz önünde bulundurarak onların her açıdan gelişmesini amaçlamalıdır.